PER ITALIANO
Geçen yazımda bir yaşam tarzı değişikliğine gittiğimizden ve bunun hepimizin bildiği birinci maddesi olan dengeli ve sağlıklı beslenme konusundan bahsetmiştim.
Bugün söz verdiğim gibi ikinci maddeden yani düzenli fiziksel aktivite olarak neler yaptığımızdan bahsetmek istiyorum.
Herşey akşam yemeği sonrası yaptığımız yaklaşık 45 dakika 1 saatlik yürüyüşlerle başladı diyebiliriz. Ancak bir zaman sonra bu yürüyüşlerden istediğimiz verimi alamadığımızı farkettik, ayrıca eve dönüşümüz 10'u bazen 11'i buluyordu. Stefano yürümek yerine koşma fikrini önesürdü. Ben hayatım boyunca koşmaktan tam manasıyla nefret etmiş, ömründe tek koşusunu otobüsün arkasından koşarak yapmış biri olarak ilk başta pek olumlu bakmasam da, daha sonra ikna olup denemeye karar verdim.
Akşamları aşağı yukarı toplam 3 km koşmaya başladık. Ben ara ara duraklayıp öfleyip püfleyerek tekrar koşmaya devam ediyordum.
Bir süre sonra artık duraklamalarım kesildi, mesafe az gelmeye başladı.
Sabah vaktim olduğundan gündüzleri spor yapmaya karar verdim ve 4 km yürüyüş + 4 km koşu yapmaya başladım.
Bize yakın oturan ve bizimle yakın zamanlarda düzenli koşmaya başlayan arkadaşlarımız var. Onlarla bir koşu grubu oluşturduk ve zaman zaman beraber de koşmaya başladık.
Eğlenmek ve farkli bir deneyim yaşamak adına Kasım ayında Ancona'da ilki düzenlenen 4, 10 ve 21 km'lik kategorilerden oluşan yarışın 4 km'lik koşusuna katılmaya karar verdik. Daha önce hiçbirimizin benzer bir tecrübesi olmamıştı. Çok eğlendik. Yarış sonunda şarap ve makarnadan oluşan hediye paketimizi almak da ayrı bir keyifti :)
(Bu arada ben tabelayı görmeyip Ancona'da yanlışlıkla 4 km yerine 8 km koştum :) Bu sayede kendi potansiyelime ikna olup o günden itibaren 8 km koşmaya başladım ve bir sonraki Jesi'de düzenlenen yarışın 10 km kategorisine katıldım.)
Kasım 2014'den bugüne toplam 6 farklı yarışa katıldık. Elbette ki dereceye girmek gibi bir iddiamız hiç olmadı. Önemli olan eğlenerek kendimizi potansiyelimizi geliştirmekti. Yine de insanın bu tür kalabalık yarışlarda daha bir farklı koştuğu, kendi sınırlarını daha bir zorladığı da bir gerçek ;)
Sondan bir önceki yarışımız Bari'de oldu2.
400 km yol yaparak Bari'de düzenlenen 10 km'lik DeejayTen koşusuna katıldık. Bir gece otelde konaklamamızı gerektiren bu yarış daha önce hiç görmediğimiz Bari'yi gezmemize de vesile oldu. Hatıra olarak mavi renkli tshirt verilen DeejayTen koşusunun 5 bin katılımcısı 8 Mart Pazar günü Bari sokaklarında adeta nehir olup aktı. Görmeye değer bir manzaraydı...
Koşmayı spor olarak seçmemizin bir diğer nedeni de kolaylığı. Tüm ihtiyacınız olan spor ayakkabılarınız. Zaman, gün, yer ve mesafeyi içinde bulunduğunuz şartlara göre kendiniz belirlemekte tamamen özgürsünüz. Kendimize 10 km bir koşu mesafesi belirledik. Haftada 3 - 4 kez sabahları koşuyoruz.
Unutmadan, tek ihtiyacınız spor ayakkabılarınız dedim ama bizim dışarı çıkarken yanımıza aldığımız iki şey daha var. Telefon ve kulaklıklarımız. Telefonu hem müzik dinlemek hem de performansımızı kaydetmek için kullanıyoruz. Bu sayede koştuğumuz (ya da yürüdüğümüz) mesafe, hız ve tempoyu görerek zaman içindeki gelişimimizi değerlendiriyoruz. Kullandığımız iki uygulama var. Runtastic ve MapMyRun. İkincisi bizim koşu güzergahını daha iyi kaydettiği için onun verilerini tercih ediyoruz.
Spor konusunu kapatmadan önce yazmak istediğim son bir şey daha var.
Pek çok yerde "cross training"in, yani birden fazla spor yaparak farklı kas gruplarını çalıştırmanın vücut sağlığı ve gelişimine katkısından bahsediliyor. Biz de, esas fiziksel aktivitemiz olan koşu ve yürüyüşün yanısıra fırsat buldukça pilates ve ağırlık da çalışıyoruz.
Beslenmede olduğu gibi sporda da herşeyin başı istikrar. İlk başta tembel ve yorgun hissederek hevessiz ve isteksizce yaptığınız bir şey düzenli olarak yaptığınızda bir süre sonra benliğinizin bir parçası olabiliyor.
Ne beslenme ne spor konusunda uzman olmadığımın altını bir kez daha çizerek, okuduklarım ve kendi üzerimde yaptığım denemelerden ne öğrendiğimi sizlerle paylaşmak isterim.
İstikrar: gerek vücut gerekse metabolizma genelde ne yaptığımıza göre kendini ayarlayıp adapte ediyor. Dolayısıyla yapacağınız tek bir 2 saatlik uzun yürüyüş yerine, daha kısa ama haftada 3 - 4 kez sıklıkta yürüyüş yapmanızı tavsiye ederim.
Fiziksel aktiviteyi yavaş yavaş arttırın: önce yürüyüşle başlayıp, sonra yürüyüşe koşuyu da ilave ederek seviyeyi yavaş yavaş arttırabilirsiniz. Böylelikle hem vücuden zorlanmadan alışabilir, hem de zihnen değişimi içselleştirebilirsiniz.
Bahaneye yer vermeyin: Birşeyi yapmayı gerçekten isteyen biri bir yolunu bulur, istemeyense bir bahane! Bu söz son zamanlarda eşimin mottosu oldu diyebilirim. Daha önceleri fazla kilolarının suçunu hep tiroid gibi değiştiremeyeceği faktörlerin üzerine atardı. Artık bahane yerine çözüm üretiyor.
Vallahi önceleri koşmanın fikrine bile katlanamayan bendeniz bile artık haftada 3 - 4 kez koşar hatta yarışlara katılır bir hale geldiysem demek herkes koşabilirmiş diye düşünüyorum. :)
Bu bahis bana Matt Cutts'ın "30 günlüğüne yeni birşeyler dene" dediği bir TED konuşmasını hatırlattı.
Nihayet tarifimize geçelim artık..
Bugün çok sık yaptığım ve çok sevdiğimiz bir çorba tarifini paylaşıyorum sizlerle.
Malzemeler:
1 - 2 diş sarımsak
2 - 3 dal biberiye (sadece yapraklar)
25 gr sızma zeytinyağı
500 - 600 gr haşlanmış barbunya fasulye veya 2 kutu konserve barbunya fasulye (1 kutu brüt = 400 gr, suyu süzülmüş miktar 240 g)*
200 gr domates püresi ya da küp doğranmış domates konservesi
120 gr karabuğday
1000 gr kaynar su**
1 tatlı kaşığı Thermomix sebze veya et suyu konsantresi***
İsteğe göre;
Karabiber
Acı biber sosu
Parmesan rendesi
* Ben genellikle 250 gr kuru barbunya fasülyeyi 1 litre su ve 1 yemek kaşığı zeytinyağı ilavesi ile düdüklü tencerede haşlıyorum.
** Fasulyeyi kendim haşladıysam haşlama suyunu atmayıp hazırladığım çorbaya ekliyorum, dolayısıyla kaynar su miktarını aynı ölçüde azaltıyorum. İlgili aşamada haşlama suyunu tartarak hazneye ekliyorum, üzerine kaynar suyu ekleyerek 1000 grama tamamlıyorum.
*** Bildiğiniz gibi Thermomix et suyu konsantresi bol tuz içeriyor. Konserve
Yapılışı: