25.09.2012

Waffle

CLICK FOR ENGLISH "Waffle"
PER ITALIANO "Waffle"


Stefano ile en sevdiğimiz şeylerden biri Waffle. Bizim buralarda pek satılmıyor, bir iki yerde rastladım ama onlar da tam benim istediğim gibi değildi.
Waffle'ın servis edilme şekli ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Kimi sadece marmelat ya da meyve şurubu kullanıyor, kimisi üzerine pudra şekeri serpiyor, kimi nutella sürüyor...vs. Ben, belki de ilk orada yediğim için, İstanbul ekolünü benimsiyorum, yok yok ekolü de diyebiliriz :) Meyve, çikolata, dondurma hepsi bir arada.

Gönlüme göre waffle bulamayınca waffle yapabilen bir tost makinesi edinmeye karar verdim. Aslında satın alıp almama konusunda başta çok tereddütte kaldım, elimin altında olursa habire yapar mıyım acaba diye. Nihayet waffle sevgisi bu konudaki tereddütlere galip geldi:) 

Yeni bir şey satın almaya karar verdiğimizde her zaman yaptığım gibi basit-profesyonel, ucuz-pahalı farklı farklı pek çok marka ve modeli araştırdım. En sonunda, piyasadaki en ucuz modeller arasında yer alan aşağıda gördüğünüz bu basit modelde karar kıldım. Öyle basit ki şu kadarını söyleyeyim açma kapama düğmesi dahi yok. Fişi prize takınca çalışıyor, fişi çekince sönüyor.


Fazla alengirli, multi fonksiyonlu bir şeye ihtiyacım olmadığına karar verdim. Benim için en mühim özellik çıkabilir plakaya sahip olmasıydı. Plakalar sabit olunca temizleyene kadar insanın anası ağlıyor, bir önceki tost makinemizi sırf bu yüzden atmıştım. Hazır alıyorken, hem waffle hem de tost yapabilecek bir model olmasını tercih ettim ve 3 plakalı bu modeli satın aldım. O günden beri pek çok kez waffle yaptım, çok da memnun kaldım. Plaka değiştirmekten gayri bir fonksiyonu olmamakla birlikte benim tüm ihtiyacımı gördüğünü söyleyebilirim.

Aşağıda verdiğim tarifle 10 ilâ 12 arası waffle çıkarıyorum benim makinede. Sayı waffle'ların kalınlığına göre değişiyor. Sizdeki waffle plakalarının boyutları da rakamı etkileyecektir. O nedenle tam rakam veremiyorum.

Gerekli malzemeler şöyle:

Waffle:
75gr tereyağı, doğranmış
380gr süt
2 yumurta (her biri 60-65gr)
1 paket vanilin
250gr un
15gr kabartma tozu
1/4 çay kaşığı karbonat
Bir tutam tuz
50gr şeker

Üzeri için:

- Nutella
- Arzu ettiğiniz dilimlenmiş meyveler
  • Ben en çok muz, çilek ve kiwi kullanıyorum.
- Dondurma
  • Ben en sık kremalı ya da vanilyalı dondurma kullanıyorum
- Çikolata sosu
  • Hazır sos yerine Thermomix'le hazırladığınız Çikolata sosunu da kullanabilirsiniz.

Yapılışı:


Waffle

TÜRKÇE İÇİN TIKLAYIN "Waffle"
PER ITALIANO "Waffle"


Waffle is one of Stefano's and my favourites. It is not very common around here, I came across a couple of times however they weren't the way I liked anyway.
There are many ways to serve waffles. It varies from country to country. Some serve with marmalade or syrup only, others sprinkle with iced sugar, some spread nutella over... etc. I like the way they serve in Istanbul, probably because I had it there for the first time. We can call it altogether method, they are served with chocolate, fruits, ice cream altogether :)

When I couldn't find a kind of waffle I wished, I decided to acquire a waffle-toast maker. To tell the truth I hesitated at the beginning thinking if i would exaggerate baking waffles once I had the toaster because I didn't want us to risk putting on weight. Eventually our love for waffles gained the victory vs any hesitation:)

As I always do when we decide to purchase something new, I researched many different brands and models from basic to professional, cheap to expensive. At the end I opted for a very basic model which was also amongst the cheapest ones. It was so simple that it didn't have even an ON-OFF switch. You simply had to plug in or out to switch on or off.


I thought I didn't need something flashy and multi-functional. The most important feature for me to have a toaster with removable plates. Otherwise it gets so messy and hard to clean. I had to throw away my previous sandwich toaster for that reason. 
I also wanted something that can both make waffles and toast sandwiches, so I bought this model with 3 plates. 
I made waffles many times since then and I am quite satisfied so far. Even if its only function is its interchangeable plates, it is more than enough for my needs.

I get 10 to 12 waffles with the recipe below. The number changes depending on the thickness. The size of your waffle plates also may have an effect on the number. That's why I can't say how many waffles you'd precisely obtain. 

Here are the ingredients...

Waffle:
75g butter, cut into pieces
380g milk
2 eggs (60-65g each)
1 bag of vanillin sugar or 1 tsp vanilla extract
250g flour
15g baking powder
1/4 tsp baking soda
A pinch of salt
50g sugar

Top:

- Nutella
- Fruit slices up to your preference.
  • I often use banana, strawberry and kiwi.
- Ice cream
  • I often use creamy or vanilla ice cream.
- Chocolate sauce
  • Instead of a market bought product, you can use the Chocolate Sauce that you prepare with your Thermomix.

Preparation:


Waffle

TÜRKÇE İÇİN TIKLAYIN "Waffle"
CLICK FOR ENGLISH "Waffle"


I waffle sono uno dei dolci preferiti miei e di Stefano. Non sono molto comuni da queste parti, ne ho provati un paio tuttavia non erano come me li aspettavo.  

Ci sono molti modi di servire i waffle. Varia da nazione a nazione. Alcuni usano la marmellata o lo sciroppo, altri li cospargono con lo zucchero a velo, altri ancora ci spalmano la nutella sopra, ecc. A me piace come è servito a Istanbul, probabilmente perché è lì che l’ho assaggiato per la prima volta. Lo possiamo chiamare il metodo “tutto in uno”, è servito con cioccolato, frutta e gelato, tutto insieme:)  

Siccome non sono riuscita a trovare un posto che faceva il waffle come volevo io, ho deciso di comprare un sandwich toaster. Per dire la verità ho esitato all'inizio, pensando che averlo a casa sarebbe stato pericoloso per la nostra linea. Alla fine la nostra voglia di waffle ha prevalso:)

Come faccio sempre prima di acquistare qualcosa di nuovo, ho cercato molte marche e modelli differenti, da quelli semplici a quelli professionali, da quelli economici ai più costosi. Alla fine ho optato per un modello semplice e piuttosto economico. Così semplice che non ha neanche il bottone di accensione/spegnimento:) 



Ho pensato che non avevo bisogno di qualcosa sgargiante e multifunzionale. La caratteristica più importante è la possibilità di rimuovere le piastre di cottura, altrimenti è quasi impossibile pulirle in modo semplice e in profondità. Ho dovuto buttare il mio tostapane per quel motivo. 
Volevo anche un unico aggeggio che facesse i waffle oltre ai toast, perciò ho comprato questo modello con tre piastre differenti.   
Ho fatto i waffle molte volte da quando l'ho acquistato e sono decisamente soddisfatta. Anche se l'unica funzione è il poter cambiare le piastre, è più che abbastanza per i miei bisogni.   

Mi escono dai 10 a 12 waffle dalla ricetta qui di seguito. Il numero cambia a seconda dello spessore. Anche la dimensione della vostra piastra può far cambiare il numero di waffle risultanti.   

Ecco gli ingredienti...

Waffle:
75g di burro a pezzetti
380g di latte
2 uova (60-65g ognuna)
250g di farina
1 bustina lievito vanigliato per i dolci
1/4 cucchiaino di bicarbonato
Un pizzico di sale
50g di zucchero

Topping:

- Nutella
  • Se desiderate, invece di comprarla, potete usare la Nutella oppure la Crema Gianduia che potete prepare con il vostro Bimby. 
- Fette di frutta.
  • Io uso spesso la banana, la fragola e la kiwi.
- Il gelato
  • Io uso spesso il gelato alla vaniglia oppure alla panna
- Salsa di Cioccolato
  • Invece di un prodotto acquistato, è possibile utilizzare la Salsa di Cioccolato che si prepara con il Bimby.


Esecuzione:

12.09.2012

Kayısı Marmelatı

CLICK FOR ENGLISH "Apricot Marmalade"
PER ITALIANO "Marmellata di Albicocche"



Tarifler biraz gecikmeli geliyor farkındayım. Elimde biriken öyle çok tarif var ki, kiminin mevsimi geçti geçecek, kimi geçen kıştan, kimi bu yazdan... Mevsimi olsa da olmasa da yayınlamaya karar verdim, aksi halde başa çıkamayacağım.
 
Reçel ve marmelata pek düşkünlüğüm yoktur ama bu sene marmelat yapmaya biraz mecbur kaldım sayılır.

Bu yaz sevgili arkadaşımız Andrea'nın babası Giuliano'nun bahçesindeki kayısı ağaçları pek bir verimliydi. Dalından koparıp koparıp yedik. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi yemenin de bir sınırı var :) Dolayısıyla meyvelerin olgunlaşma hızına yetişmemiz mümkün olmadı. 

Kalan canım kayısıları dallarında çürüterek değerlendirmemek olmazdı. Bunun en iyi yolu da onlarla reçel ya da marmelat yapmaktı. Bu da bana Thermomix'le ilk kez marmelat hazırlamanın kapısını açtı.

Çok kullanmadığım için hazırladığım 3 kavanozdan 2'sini hediye ettim.
Kayınvalidem Lucia kendisine verdiğim marmelatı, kayısı marmelatlı turtalar hazırlarken kullandı. Maalesef fotoğraflama şansım olmadı ancak çok lezzetli olduğunu söylemeliyim.

Yapımı gayet basit. Önemli olan meyvelerin iyi kaliteli olması. Ezik, büzük yarı çürük olmasın.
Kayısıların sadece çekirdeklerini çıkardım, kabuklarını soymadım, pişerken eriyip gitti zaten kabuklar.

Gelelim tarife...


Malzemeler:
1000gr kayısı, ikiye doğranıp çekirdekleri çıkartılmış
750gr şeker
1 limon kabuğu rendesi
20gr limon suyu


Yapılışı:


Apricot Marmalade

TÜRKÇE İÇİN TIKLAYIN "Kayısı Marmelatı"
PER ITALIANO "Marmellata di Albicocche"



There are times that I happen to publish some recipes in the off season, I know. I have so many in my draft box, some are about to be out of season, some are from the last winter, some from this summer... I decided to publish them no matter which season their ingredients are from. I need to make space for new ones.

I am not that fond of jams or marmalades, but this year I was kind of obliged to make one.

This summer apricot trees in the garden of Giuliano, father of our close friend Andrea, were very fruitful. We ate many hand-picking right from the trees. However there is a limit to how much people can eat :) So, we couldn't keep up with their growth and ripening pace.

It would be such a waste to let them overripe and rot on their branches. So I thought, the best way to use them up would be preparing jam or marmalade. So, I finally made my first batch of marmalade with Thermomix. I'd been meaning to update my recipe book with a marmalade recipe since a long while.

As I said, I am not a big fan so I gave away 2 of my 3 jars.
Lucia, my mother in law, used her share to prepare some beautiful Apricot Jam Tarts.
Unfortunately I didn't have the chance to photograph them. I must say that they were very delicious.

Apricot marmalade is something very easy to make. The most important thing is to use some good quality fruits. They shouldn't be bruised or overriped.
I only pitted them, left the skin on. They melted during cooking anyway.

And here comes the recipe...


Ingredients:
1000g apricot, halved and pitted
750g sugar
Zest of 1 lemon
20g lemon juice


Preparation:


Marmellata di Albicocche

TÜRKÇE İÇİN TIKLAYIN "Kayısı Marmelatı"
CLICK FOR ENGLISH "Apricot Marmalade"


Ci sono periodi in cui pubblico ricette fuori stagione, lo so. Ho così tante ricette tra le bozze, alcune sono lì lì per essere fuori stagione, alcune dell'inverno scorso, alcune da quest'estate...
Ho deciso di pubblicarle senza tener conto troppo della stagione e dei loro ingredienti. Ho bisogno di fare spazio per altre nuove.

Non sono molto appassionata di marmellate, ma quest'anno sono, in un certo modo, stata obbligata a farne una.

Questa estate gli albicocchi dell'orto di Giuliano, padre del nostro amico Andrea, erano molto "fruttiferi". Ne abbiamo mangiati tanti, raccogliendoli direttamente dall'albero. Tuttavia, anche se molto deliziosi, non potevamo certo mangiarli tutti:) ma non potevamo neanche lasciarli maturare troppo e poi marcire. Perciò la cosa più sensata da fare è quella di preparare della conserva o marmellata. Così alla fine ho preparato perla prima volta della marmellata con il mio Bimby. In effetti era da un po' che volevo aggiungere una ricetta di marmellata al mio libro di ricette.

Come detto prima, non essendo una fan appena pronto ho regalato un paio di barattoli. Lucia, mia suocera, ne ha usata un po' per preparare una crostata di marmellata di albicocca. Sfortunatamente non ho avuto la possibilità di fotografarla. Devo dire che era veramente deliziosa.

La marmellata di albicocca è molto semplice da fare. La cosa più importante è quella di usare della frutta di buona qualità. Non devono essere ammaccate o troppo mature.

Le ho solo snocciolate, senza togliere la buccia. Si è comunque sciolta durante la cottura.

Ed ecco la ricetta...


Ingredienti:
1000g di albicocche, tagliate a metà, snocciolate
750g di zucchero
La scorza grattugiata di 1 limone (solo la parte gialla della scorza)
20g di succo di limone


Esecuzione:


7.09.2012

Sarımsak ve Maydanozlu Patlıcan Dilimleri
...Minik Bir Yolcu Geçti Hayatımızdan...

CLICK FOR ENGLISH "Grilled Eggplant with Garlic and Parsley"
PER ITALIANO "Melanzane Grigliate con Aglio e Prezzemolo"



Biz saldık, o da gitti.
Çok hızlı gelişti olaylar. Geri dönmesini asla istemiyorduk ama kimbilir belki de kalbimizin derinliklerinde küçük bir umut da taşımışızdır kendi kendimizle çelişerek.

Ona nedense hep erkek bir kuş gözüyle baktık, gerçek cinsiyetini asla bilmedik, bir önemi de yoktu zaten bizim için.

Kendisiyle tanışalı henüz bir ay olmuştu. Onu bulduğumuzda öyle ufak tefek ve öylesine savunmasızdı ki yürüyemiyordu bile. Tam anlamıyla bir tüyü bitmemiş yetimdi. Yanımıza aldıktan sonra hızla toparladı kendini, tüylendi, yürümeye, yemeye, ötmeye, uçmaya ve nihayet oraya buraya çarpmadan uçmaya başladı.


Bakımı pek kolay sayılmazdı.
Bir kere, istisnasız her yere pisliyordu uçarken.
Ayrıca çok sık acıkıyordu, belirli bir sürenin üzerinde evde olamayacağımız zamanlarda bakımını üstlenmesi için birine ricada bulunmamız gerekiyordu. Neyse ki yakınımızda nazımızın geçtiği, hayvansever kişiler vardı.
Canlı kurtla besleniyordu ki kolaylıkla bulunan bir şey değildi bu. Pet shop ya da av malzemeleri satan dükkanları bir bir gezmek icap ediyordu, nihayet bulduğumuzda ise büyük miktarda alamıyorduk çünkü kısa bir süre sonra ölüyorlar ve çok fena kokuyorlardı.
Elle beslememiz gerekiyordu ve bu da gün boyunca defalarca fiziksel temas kurmak anlamına geliyordu. Temas demek alışmak demekti.
Bir isim koymak istemedik en başta, isim koymak sahiplenmek olurdu çünkü, bir kişilik, bir benlik kazandırarak iyiden iyiye kanıksamak, körü körüne bağlanmak olurdu. Ev kırlangıcı olarak anılsa da türü, göçmen bir kuştu o, özgür göklere aitti, gezip görecek çok yeri öğrenecek çok şeyi vardı. 
Renginden hareketle ‘Nerino’ diye sesleniyorduk ona, bir süre sonra adını soranlara Nerino diye yanıt verir olduk ve öyle kaldı ismi..






Zaman akıp gitti. Biz ona alıştık o bize. Uçuşlarının ardından başımıza konmaya başladı. Hep yakınımızda, kafamızda, omzumuzda, elimizde olmak istiyor, ne vakit ayak sesimizi ya da bizzat sesimizi duyacak olsa, yanımıza gelmek için can atar halde çağırıyordu. Bu yoğun ilgi ve sonsuz güven bir yandan çok ürkütse de bizi (insanlara çok alışır ve kendi doğasından uzaklaşır diye korkuyorduk), diğer yandan yüreğimizin derinliklerine dokunarak mutluluk veriyordu. Belki bencil bir duygu gibi algılanabilirdi bu ancak bu kadar yakın ilişki içinde bulunduğunuz böylesine sevimli bir şeye kayıtsız kalamıyordunuz.




Daha önce 5 tane muhabbet kuşumuz olmuştu (ki onlar da apayrı bir hikayedir) ama O, daha bir farklı dokundu yüreğimize. Duyguların henüz çok taze olmasından mı yoksa sürekli bir fiziksel temasın sonucu mu bilmem, bir başka sevdik sanki onu.

İlk andan itibaren doğaya geri bırakmaya niyetli ve kesin kararlıydık. Belirsiz olan tek şey bunun ne zaman olacağıydı. Uçmaya bir başlasın bırakırız diyorduk. Uçmaya başladı. Biraz daha geliştirsin uçuşunu, sağa sola çarpmasın dedik. Geliştirdi. Artık zamanı geldi diyecek gibi olduk yağmur yağdı birkaç gün, kıyamadık, erteledik. Nihayet 5 Ağustos Pazar gününde karar kıldık. Hava güzeldi, şartlar müsaitti, o hazırdı, biz de hazırdık, en azından öyle olduğumuzu düşünüyorduk.

Nerede bırakalım diye düşünüp taşındıktan sonra en uygun yerin onu tam bulduğumuz yer olacağına karar verdik. Orada pek çok kırlangıç yuvası görmüştük. Hem neden olmasındı, bize de yakındı.

Aynı gün, onu salmamıza çeyrek kala, daha önce kendisinden hiç duymadığımız bir ton ve şekilde öttü. Bunu artık hazır olduğuna ve belki de bize kendince veda ettiğine yorarak, basit bir biyolojik değişime romantik bir anlam yükler halde bulduk kendimizi.

Onu taşır halde indim merdivenlerden. Her zamanki gibi sessiz, sakin ve huzurluydu ellerimde. Kendisini tam bulduğumuz noktada durduk. Ne yapacağını çok merak ediyorduk. Bizim balkon haricinde ilk kez gün ışığına çıkıyordu çünkü. Etrafına bakındı merakla, çatıların hemen altına tutturulmuş yuvalara, havada uçuşan kuşlara, ama hep yükseklere hep göklere baktı durdu. Gitmedi. Biraz daha gözlemleyip görmesini, içindeki doğanın uyanmasını istedim. Bekledim. Aynı anda bir yandan ‘ya hiç gitmezse’ diye korktum bir yandan ‘ya giderse’ diye. Etrafını inceledi, kendini uzun bir uçuşa hazırlarcasına kanatlarını oynatmaya başladı, ama gitmedi. Belki küçük bir iteleyişe ihtiyacı vardı, hazır olduğuna dair yüreklendirilmek istiyordu. Evde, başıma konduğu zamanlarda elime alıp hafifçe havaya fırlatırdım uçmayı öğrensin diye. O geri dönüp tekrar konardı başıma, ben alıp tekrar atardım havaya. Az buz değil Afrika’ya göçermiş bu kuşlar. Miniminnacıklığına ve savunmasızlığına bakıp korkardım onca yolu nasıl uçar diye, dolayısıyla mümkün olduğunca idmanlı olsun isterdim.




O gün de nazikçe fırlattım havaya. Geri dönmesi halinde planlarımız hazırdı. Ama dönmedi...Virajı dönüp görüş alanımızdan çıktı. Öyle alçaktan uçuyordu ki koşarak köşeyi döndüğümüzde oracıkta duvarın dibinde buluruz sandık. Ama yoktu. Yer yarılıp içine girmişti sanki, sırra kadem basmıştı.

Ste, yan binanın çatısının altındaki yuvalardan birini göstererek, yuvanın içine ya da üzerine değil de tam yanındaki duvara tutunmuş yuvaya doğru bakmakta olan bir kırlangıcı işaret etti bize. Onun kendisine yeni bir yuva arayışı içindeki Nerino olabileceğini düşündük. Elbette bundan hiçbir zaman emin olamayacaktık. 

Uzun bir süre etrafımıza baktık, bekledik. Yuvalarına girip çıkan pek çok kırlangıç gördük. Tüm kalbimizle 'Nerino'cuğu da aralarına kabul etmelerini, bizim öğretemediklerimizi öğretip bizim koruduğumuz kadar koruyup kollamalarını diledik. Ağladım... 
Özgürlüğe kanat çırpma anının nerede, ne zaman, nasıl olacağı konusunda çok düşünüp taşınmıştık ama herşey, daha biz tam idrak edemeden biranda olup bitivermişti. Kuş olup uçtu derler ya hani, aynen öyle olmuştu.. 
Kuş olup uçmuştu...



Aynı gün tesadüf bu ya Frecce Tricolori tarafından gerçekleştirilen bir hava gösterisini izlemek üzere yola çıkmış arabada giderken, yine tesadüfen çalmaya başlayan ve sözleri...
"I believe I can fly...
I believe I can touch the sky...
I think about it night and day...
Spread my wings and fly away"(*) şeklinde ilerleyen şarkıyı duyunca gözlerimden tekrar yaşlar süzülmeye başladı. Tesadüfün bu kadarı da fazlaydı artık.
(*) İnanıyorum uçabileceğime...Gökyüzüne dokunabileceğime...Gündüz gece hep bunu düşünüyorum...Kanatlarımı açıp uzaklara uçabilmeyi...

İyi uçuşlar dedim içimden... İyi yolculuklar...




----------

Bazı tariflere tarif demeye bin şahit ister ya, bu da onlardan biri.
Patlıcanı hiç bu şekilde hazırlamayı denediniz mi bilmiyorum ama eğer denemediyseniz çok şey kaybediyorsunuz bence. Zevkler ve renkler tartışılmaz o ayrı tabi.

Adet yerini bulsun diye ölçü de belirttim ama aşağıda da göreceğiniz gibi fazla ölçü gerektirecek bir tarif değil bu. Yine de yaparken patlıcan ve maydanozu tarttım.

Küçük bir tavsiye, kaliteli bir sızma zeytinyağı kullanırsanız lezzetine lezzet katarsınız.

Malzemeler:
750gr bostan patlıcanı
20gr maydanoz yaprağı (yıkanıp kurulanmış)
1-2 diş sarımsak (ben iki küçük diş kullandım)
Sızma zeytinyağı
Tuz
Yapılışı:

Grilled Eggplant with Garlic and Parsley
...A Little Passenger Passed Through Our Lives...

TÜRKÇE İÇİN TIKLAYIN "Sarımsak ve Maydanozlu Patlıcan Dilimleri"
PER ITALIANO "Melanzane Grigliate con Aglio e Prezzemolo"




Eventually the day we had to let him go came before our eyes.
All happened so fast, we always knew that some day soon we had to free him but I guess we also chose to blind ourselves to this very fact.

We took him as 'he' but in fact never knew his real gender. It didn't matter anyway. 
It passed only one month since we met him. He was so tiny and defenseless when we found him, he couldn't even walk, he was unfledged. After we took him along with us he recovered pretty fast, fledged, started to walk, eat, chirp, fly and finally managed to fly without banging the things around.


It wasn't that easy to nurture him.
For one thing, he pooped all around while flying.
Besides, he got hungry very often so we needed someone to take care of him when we weren't home. 
He ate alive meal-worms which weren't very easy to find, we needed to visit several pet or hunter shops. When finally found, we couldn't buy in big amounts because they died after a short while and smelled real bad.
He needed to be handfed. This meant many physical contacts during a day. Contact meant familiarization.
In the beginning we didn't want to name him, it would bring desire for possession. To our eyes it would give him a personality and individuality, and we would end up getting very attached, as we knew we would keep him only for a short while. Even if his lot was called as House Martin, he was not a domestic bird but a migrant, belonging to the free sky, he had so much to see and learn. We called out to him as "Nerino" based on his colour, after a while, we found ourselves addressing him Nerino when we were asked of his name.






Time flew. We got used to his presence and he got used to ours. He started landing on our heads after flying around the lounge. He seemed like he wanted to always stay close to us, around us, on our heads, in our hands. Whenever he heard us walking or talking he would call us longing to come near. Even though this precious interest and endless trust frightened us a lot (we were scared that he would get used to human-beings and forget about his own nature), on the other hand, it pleased us greatly by touching our souls. This might be considered as a selfish emotion, however it was so impossible to feel indifferent toward something so sweet which we had such close encounters with.




We once had 5 budgies which we adored so much (this is a whole different story) but he touched our hearts in a different way. I don't know if this is because of freshness of the emotions or a result of a constant physical contact, it seemed to me like we loved him differently.

From the day one, we were very intent and decisive to release him back into the nature. The only indecisive thing was when to do that. We said let's set him free when he starts flying. He started to fly. We said let him get better at it so that he wouldn't hit around. He got better. We said it is about time, but then it rained for a few days, we got worried, and so we postponed. At last we decided on the date to be Sunday August 5th. It was warm, conditions were favourable, he was ready, so did we, we thought so at least.

We had thought about where we should set him free. We agreed that the best place was the very same place where we found him. And why not, it was also very close to us.

On that same day, just before to releasing him, he whistled in a tune and a way we had never heard from him before. We interpreted it as he was trying to show that he was ready and bidding us farewell in his own way. We found ourselves attributing a romantic meaning even to his basic biological change.

I went down the stairs carrying him along. As usual he seemed silent, calm and peaceful in my hands. We stopped right at the spot that we found him. We were curious about his reaction. Aside from our balcony, this was the first time that he was out under the sun shining over him. He looked around, to the nests attached under the roof, flying birds, looked always high, always to the sky. But he didn't leave. I wanted him to look around, observe and see, I wanted the nature inside of him to wake up, so I waited. I was scared thinking two completely opposite things at the same time: "what if he doesn't ever want to go" and "what if he goes". He looked around, seemed like moving his wings preparing himself for a long flight but he didn't leave. Maybe he needed a light push to encourage him to spread his wings and fly. At home, sometimes he used to land on my head, I would grab him and throw him gently in the air so that he could train to fly some more. They are said to migrate to Africa, it's no joke. Judging from his size and vulnerability, this always worried me so I wanted him to be trained to fly the most possible.



I gently threw him in the air. We had our plans ready in case he turned back. He didn't... He took the bend and got out of our sight. He flew so low that we thought we would find him right there at the bottom of the wall as soon as we turned the bend running. But we couldn't. He vanished into thin air.
   
Ste said that he saw a bird flying towards one of the nests under the roof of the next building and he pointed us at a bird attached himself not over the nest nor inside but just next to it. We thought this could be Nerino who was in search of a new home. We could never know for sure. We looked around for a long time and waited. We saw many house martins entering or coming out of the nests. We wished with all our hearts that they would accept our Nerino among them, teach him what we couldn't and protect him as we did. I cried... We discussed and argued great deal on how, when and where, but it all happened so fast. I couldn't understand what was happened. Just like they say in the saying... The bird has flown.



The very same day, completely by coincidence, we were on our way to go to see an air show by Frecce Tricolori and again by chance it started playing...
"I believe I can fly... 
I believe I can touch the sky... 
I think about it night and day... 
Spread my wings and fly away"
I couldn't stop tears coming down my eyes. This was too much of a coincidence I thought.

Have a nice flight I whispered inside... Have a nice journey in life... 




----------

This is not much of a recipe to be honest, it is mostly a way of cooking let me say.
Did you ever try a similar recipe for your eggplants? You are losing a lot if you haven't tried it yet, in my humble opinion. Sure, it depends on one's palate.

I'd say if you use a good quality extra virgin olive oil you'd enhance the taste even more.


Ingredients:
750g large eggplants
20g parsley leaves
1-2 cloves of garlic (I used 2 small ones)
Extra virgin olive oil
Salt

Preparation:

Melanzane Grigliate con Aglio e Prezzemolo
...Un Piccolo Viaggiatore Ha Toccato Le Nostre Vite...

TÜRKÇE İÇİN TIKLAYIN "Sarımsak ve Maydanozlu Patlıcan Dilimleri"
CLICK FOR ENGLISH "Grilled Eggplant with Garlic and Parsley"




Alla fine il giorno in cui l’avremmo dovuto lasciare libero è arrivato. E’ successo così velocemente, ci eravamo preparati a questo giorno, ma dentro di noi speravamo non arrivasse mai.  

E’ passato solo un mese da quando lo abbiamo trovato, era così piccolo e indifeso, non riusciva neanche a camminare, non era neanche completamente piumato. Dopo averlo preso con noi ha recuperato velocemente, gli sono cresciute le piume, ha iniziato a camminare, mangiare, cinguettare, fare piccoli voli e poi dopo un po’ ha iniziato a volare senza sbattere da nessuna parte.



Non è stato semplice prendersi cura di lui. 
Ad esempio, a differenza delle cocorite che abbiamo avuto in passato, questo uccellino faceva i suoi bisogni in volo, perciò sporcava dappertutto. Inoltre era sempre affamato e ci doveva essere sempre qualcuno che lo imboccasse quando non eravamo a casa. Il suo unico cibo erano le camole della farina, larve di insetti che non erano neanche facili da trovare. Infatti abbiamo dovuto girare alcuni negozi di animali e di caccia e pesca prima di trovare quelli giusti. Oltretutto non potevamo acquistarne grandi quantità perché per mantenerle vive dovevamo tenerle … in frigo!! Altrimenti sarebbero morte, senza contare l'odore tremendo!

Abbiamo cercato di fargliele mangiare da solo, mettendole in un piattino, ma essendo uccellini che mangiano in volo, non riusciva ad afferrare il cibo col becco. Perciò si era instaurato un contatto fisico continuo, durante tutto l'arco del giorno. E il contatto significa familiarizzare e affezionarsi.
All’inizio non volevamo dargli un nome, sarebbe stato come dargli una personalità, un’individualità, facendo crescere in noi il desiderio di tenerlo con noi a lungo. 
Saremmo finiti coll’affezionarci troppo, sapendo che nel giro di giorni, forse alcune settimane, lo avremmo dovuto lasciare libero. 
Anche se è un balestruccio, della famiglia delle rondini, che di solito vivono sotto i cornicioni delle case, non è un uccello domestico, è un migratore ed è abituato a volare libero, senza costrizioni. Alla fine abbiamo deciso di chiamarlo “Nerino”, avendo avuto 5 cocorite, ognuna di un colore diverso, abbiamo pensato di battezzarlo nello stesso modo.





 
Il tempo vola. Ci siamo abituati alla sua presenza e lui alla nostra. Ha iniziato ad atterrare sulla nostra testa dopo aver fatto una serie di giri tra il soggiorno e la sala da pranzo. Sembrava che volesse stare sempre vicino a noi, attorno a noi, sulla nostra testa, sulle spalle, sulle mani. Ogni volta che ci sentiva camminare o parlare ci chiamava per farci avvicinare. 
Anche se questo prezioso interesse e soprattutto questa fiducia infinita ci spaventava (avevamo paura che si abituasse troppo agli esseri umani e si dimenticasse della sua natura), il suo modo di essere ci ha toccato l’anima. Forse questo atteggiamento lo si può interpretare come egoista, ma era impossibile rimanere indifferenti a qualcosa di così dolce.





Come dicevo in precedenza, abbiamo avuto 5 cocorite che adoravamo (questa è tutta un’altra storia) me Nerino ha raggiunto i nostri cuori in modo completamente differente. Non so se sia dovuto alle emozioni recenti o al contatto costante, mi è sembrato di volergli bene in modo differente.  

Dal primo giorno eravamo decisi a lasciarlo libero di tornare nel suo habitat naturale. L'unico dubbio era in quando. All'inizio abbiamo pensato di lasciarlo libero quando avesse iniziato a volare. Poi abbiamo detto:”lo liberiamo quando migliora il suo modo di volare, non sbattendo di qua e di là”. Poi ci sono stati dei giorni in cui ha piovuto e non volevamo lasciarlo proprio in quei gironi. Alla fine abbiamo deciso per domenica 5 agosto. Era caldo, le condizione meteorologiche erano favorevoli, Nerino sembrava pronto. 
Da tempo avevamo deciso dove liberarlo, nello stesso punto in cui l'abbiamo trovato un mese fa circa. E perché no, anche un posto vicino a noi.  
Ci stavamo preparando a uscire e portarlo con noi, quando inaspettatamente ha iniziato a cinguettare in un modo che non avevamo mai sentito prima. Mi piace credere che non sia stata una coincidenza, ma l'ho interpretato come se fosse tentando di mostraci che era pronto a salutarci a suo modo, o forse ho attribuito un significato romantico a un suo cambio completamente biologico.  

L'ho portato fuori, come sempre sembrava calmo e tranquillo nelle mie mani. Ci siamo fermati nello stesso punto in cui l'abbiamo trovato. Eravamo curiosi della sua reazione. A parte il nostro balcone, era la prima volta da quando lo abbiamo raccolto che si trovava all'aperto, sotto un sole cocente. 
Ha iniziato a guardarsi in giro, sembrava scrutare i nidi sotto i cornicioni, gli altri uccelli volare, ma sempre verso l'alto, verso il cielo. Ma era sempre sulla mia mano, sembrava non avere fretta, nemmeno io; volevo abituarlo lentamente, fargli osservare    intorno e piano piano svegliare la natura che è dentro di lui. In quel momento incredibilmente ero impaurita di due cose complemtamente opposte: “che facciamo se non vuole prendere il volo” e “che facciamo se invece vola via?”. Continuava a guardare in giro, iniziava a muovere le sue ali, nell'intento di prendere il volo, ma ancora nulla. Forse aveva bisogno di un piccolo incoraggiamento. A casa, a volte atterrava sulla mia testa e gentilmente lo afferravo per lanciarlo di nuovo in volo, così da farlo volare ancora. Sono uccelli migratori, volano fino in Africa, non è uno scherzo. Ma la sua vulnerabilità, la sua esilità mi ha sempre preoccupato, perciò volevo che si allenasse a volare nel modo migliore possibile.




L’ho spinto in aria gentilmente. Ha iniziato a volare molto basso, facendo una serie di curve e dirigendosi verso la fine dello spiazzo davanti ai garage del condominio. 
Pensavamo che lo avremmo trovato a terra del muro in fondo allo spiazzo, invece era svanito nel nulla. 
Stefano era il primo a correre verso la sua direzione credendo di aver visto un uccellino volare verso dei nidi della casa di fronte, indicandomi un balestruccio vicino ad un nido, e non all’interno di esso. Pensavamo fosse Nerino, in cerca di una nuova casa. Ma chiaramente non avevamo nessuna certezza.  
Abbiamo guardato e aspettato per un bel po’. Quella mattina abbiamo visto così tanti balestrucci entrare ed uscire dai loro nidi. Speravamo con tutto il nostro cuore che gli altri accettassero Nerino tra loro, magari facendogli vedere come volare, trovare il cibo, e proteggersi nel modo migliore. Ho pianto.. Abbiamo parlato tanto su come, quando e dove,ma poi alla fine è successo tutto così alla svelta. Proprio come il proverbio in inglese che dice: the bird has flown, il tipo se l’è squagliata.




Lo stesso giorno, eravamo per strada per vedere le frecce tricolori e di nuovo per caso questa canzone ha iniziato a suonare…
"I believe I can fly... (credo di poter volare)
I believe I can touch the sky... (credo di poter toccare il cielo)
I think about it night and day... (ci penso notte e giorno)
Spread my wings and fly away" (apro le ali e volo via)
Non sono riuscita a fermare le lacrime. Ho pensato che fosse troppo per essere una coincidenza. 
Che tu possa volare libero… ho bisbigliato… che tu possa avere una vita felice…




----------

Questa non ha molto di una ricetta, ad essere onesti, diciamo che è più un modo di cucinare. 
Avete mai provato qualcosa di simile per le vostre melanzane? Se non lo avete ancora provato vi siete persi veramente qualcosa di notevole.  

Consiglio di usare un olio extra vergine di buona qualità per aumentarne ulteriormente il gusto.



Ingredienti:
750g di melanzane tonde
20g di prezzemolo
1-2 spicchi di aglio (ne ho usati 2 piccoli)
Olio extra vergine di oliva
Sale


Esecuzione: