PER ITALIANO "Polpettone di Pollo e Verdure con Salsa al Pomodoro e Basilico"
Çok koşturmacalı, bol gezmeli, görüşmeli, buluşmalı, güzel havanın da ayrı bir neşe kattığı cıvıl cıvıl geçen bir İstanbul ziyaretimizden daha yeni döndük.
Yolculuk biraz sıkıntılı başlayıp yine sıkıntılı bitti.
Uçağımız biraz rötar yaptı, gecenin bir vakti havaalanındaki inanılmaz yoğunluk yüzünden pasaport kontrolde daha önce hiç olmadığı kadar sıra bekledik ama asıl sorun bavulumun kaybolması oldu.
Son dakikaya kadar bir umut bekledim, ihtimal bile vermek istemedim, ne var ki havaalanındaki görevlinin bantta kalan alınmamış bagajları toplamaya başladığı an benim de umutlarımın suya düştüğü an oldu.
İşin kötüsü bavuldaki eşyaların hepsi benim eşyalarımdı. Bu cümle sanki eşyalar Stefano'nun olsa daha mutlu olurdum gibi bir izlenim yaratabilir, hemen düzelteyim o halde :) Şöyle desem daha doğru olacak sanırım, benim tüm eşyalarım o bavuldaydı!
Yılların ve sık yaptığımız uçak yolculuklarının tecrübesiyle aslında eşyalarımızı hep yarı yarıya bagajlara bölmüşüzdür eğer biri kaybolursa en azından idare edecek kadar giyeceğimiz olsun diye ancak bu seferki bagaj hazırlama süreci biraz aceleye geldi. Dolayısıyla yanımda zerre eşya yoktu. (Küçük bir itiraf: bavulları ilk kez Stefano değil de ben hazırlamıştım)
Neyse ki bavulum ertesi gün bulundu ve akşamında teslim edildi. Bir günlüğüne üstümdekilerle idare etmiş oldum. Ancak bagajı açtığımızda buram buram bir şarap kokusu sardı odayı. Hediye olarak getirdiğimiz şaraplardan biri kırılmış ve ne var ne yok herşeyimi ıslatmıştı. Kırılan şişenin kırmızı değil de beyaz şarap şişesi olmasına şükrederek bavuldaki hemen herşeyi tekrar yıkadım.
Dönüş yolundaki talihsizlik ise benim gelir ayak hastalanmam oldu. Yolculuk gününün insanın tam da hasta olduğu güne denk gelmesi ne kötü birşeymiş! Yine de 10 günlük kısa ziyaretimiz sırasında hastalanmaktansa dönerken hastalanmayı tercih ederim.
Günlerimiz aile, akraba, eş dost mümkün olabildiğince çok kişiyle görüşerek geçti. Eğer orda yaşıyor olsaydık hep bir sorun, mani, bahane, engel çıkar ve bu kadar rahat ve sık görüşmezdik. Geldiğimiz tarihler belli ve süre de kısıtlı olunca mecburen herkes programını ona göre yapıyor.
Türkiye'de yaşadığım zamanlarda kebap yediğim günler sayılıdır ve ete fazla düşkünlüğüm de yoktur ama yurtdışında yaşamanın getirdiği özlemden olsa gerek günlerimiz kuyu kebaptan, adanaya, iskender'den urfa'ya çeşit çeşit kebap yemekle geçti ;) Şöyle hakkını vererek yapabilmeyi istediğim şeylerden biri de kebap. Birkaç denemem oldu ama o lezzeti yakalayamadım. Burada kuyruk yağı bulamıyor olmamın da bunda etkisi var sanırım.
Gelelim bugünkü tarifimize...
Malzemeler:
100gr bezelye
100gr havuç, küçük doğranmış
100gr kırmızı biber, küçük doğranmış
50gr soğan
400gr su
10gr maydanoz
500gr tavuk eti, sinir ve kemiklerinden ayrılıp orta büyüklükte küp küp doğranmış
1 yumurta
25gr galeta unu
Tuz
Karabiber
Sos:
Domates ve Fesleğenli Sos
Yapılışı:
- Bezelye, havuç, kırmızı biber ve soğanı Varoma Kabına koyun.
- Hazneye su koyarak 15 dakika Varoma Isısı 2 Hız pişirin.
- Pişen sebzeleri kenara alıp haznedeki suyu boşaltın.
- Maydanoz yapraklarını 5 saniye 5 Hız doğrayın.
- Tavuk etini ekleyip 10 saniye 7 Hız doğrayın.
- Yumurta, tuz ve karabiber ilave edip 30 saniye 4 Hız yoğurun.
- Ayrı bir kaba alıp sebzeleri de ilave ederek elinizle sebzeler karışana kadar yoğurun.
- Streç film yardımıyla şekil verin.
- Alüminyum folyaya sararak 180ºC ısıtılmış fırında 20-25 dakika pişirin.
- Alüminyum folyoyu açarak 10 dakika daha pişirin.
- Tavuk pişerken ilgili tarife göre Domates ve Fesleğenli Sos hazırlayabilirsiniz.
- Tavuğu dilimleyip sosla birlikte servis yapın.
Afiyet olsun...
yemek harika görünüyor:)
YanıtlaSilçok geçmiş olsun bu arada.
Teşekkürler Aylin,
YanıtlaSilUyuyunca geçer derler ya uyudum geçti ;)
En berbat günün seyahat gününe denk gelmesi talihsizlik oldu o kadar.